Tüm dünyada iş hayatının merkezinde büyük bir dönüşüm meselesi var. Hangi sektörde veya hangi kurumda olursak olalım şu anda dönüşümün tam da merkezindeyiz. Dönüşümün hızını ve önemini bu kadar yakından hissettiğimiz bu çağda kurumlar için gelecekte var olabilmek farklı yeteneklerden, bakış açılarından ve deneyimlerden yararlanma kapasitelerine bağlı.
Sürdürülebilirlik denince akla…
Dönüşüm içerisinde bugün belki de en çok duyduğumuz kavram: sürdürülebilirlik. Peki bu kavramı duyduğunuzda aklınızda ilk neler canlanır? Genellikle çağrıştırdığı şey yeşil renk, enerji, karbon ya da gelecek olabilir mi?
Her ne kadar sürdürülebilirlik dendiğinde ilk akla gelen çağrışımlar çevre ile ilgili gibi görünse de sürdürülebilirlik ne sadece çevre ne de sadece gelecek. Öncelikle kabul etmeliyiz ki sürdürülebilirliğin ilk tanımlanmaya başladığı yıllarda bahsedilen o gelecek çoktan geldi. Bugün artık gerçeğimiz olan o gelecek içerisinde sürdürülebilirliğin sosyal boyutu ise en önemli odak alanlarından.
Masada kimler yok farkında bile değiliz
Sürdürülebilirliğin sosyal boyutuna baktığımızda aslında odağımız insan ve toplum. Ve bu odağın, artık önemi her geçen gün giderek anlaşılan parçası: Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık. Her bir kavramın bir bütünü oluşturan ayrı ayrı tanımları olmakla birlikte temel mesele bugün kimleri normal olarak tanımlıyoruz, bugün var olduğumuz ortamlarda, bir araya geldiğimiz masalarda kimler yok hatta kimlerin olmadığının farkında değiliz? Bulunduğumuz mekanlar herkes için erişilebilir mi, nöroçeşitliliğin ne kadar farkındayız, acaba en yakınlarımızda birileri çeşitliliğin odağında hiç farkında olmadığımız zorluklarla karşı karşıya olabilir mi gibi birçok soru artık yeni gündemimiz.
Peki ama neden?
Her şeyden önce bu bir insan hakları meselesi. Adil fırsatların olduğu bir ortamda, özgür bir şekilde potansiyelini gerçekleştirmek her bireyin temel hakkıdır. Kurumsal dünyadan biraz daha aşina olduğumuz kavramlarla anlatmak gerekirse bu mesele bugün çalışan bağlılığı ve mutluluğunun en önemli kaynağıdır. Dönüşen dünyada var olabilmek için peşinden koştuğumuz yaratıcılık ve inovasyon kurum içerisinde farklı bakış açılarını var edebildikçe ortaya çıkmaya başlar. Belki de günümüzün en önemli konusu yetenekleri çekme, elde tutma ve bu yeteneklerin var olabildiği kapsayıcı ortamları yaratabilmekten geçer. Müşteri memnuniyetini öncelik olarak gören kurumların ise dikkatine: Kapsayıcı kültüre sahip şirketler %39 daha yüksek müşteri memnuniyeti sağlamaktadır. *
Tüm bunların yanında artık finansmanların, yatırımcıların ve müşterilerin soru setlerinde çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık odaklı sorular çoktan yerini aldı. Sürdürülebilirlik raporlamalarında ise bu sorular her geçen yıl daha da detaylandırılıyor. Yani o gelecek gerçekten çoktan geldi, başlamak için zaman tam da bugün :)
Nereden ve nasıl başlayacağım diyenlere birkaç öneri:
https://www3.weforum.org/docs/WEF_NES_DEI4.0_Toolkit_2020.pdf